6 Mayıs 2017 Cumartesi

Gezi : İĞNEADA - LONGOZ ORMANLARI





                   İĞNEADA - LONGOZ ORMANLARI



            Hani hep aklınızdadır, gitmek isterseniz, fırsat olmaz, ertelenir.. İşte bizde de İğneada hep böyle bir yer olarak kalacak sanırdım ta ki 2017 Nisan ayının son günlerine kadar.

           Hep Bukla Tur ile gitmeyi istemiştik. Orman içinde gezeceğimiz için bolca muhakkak bir rehbere ihtiyaç duyacaktık kaybolmamak adına. En mantıklısı turdu fakat o hafta sonu Bukla Tur İğneada turunu iptal edince, bizim de Ramazan'a kadar tek boşumuz o hafta sonu olunca iş başa düştü ve planlar başladı bende. Tur ile gitmediğimize seviniyorum bir yandan da. Araçla gidince civar köyleri ve Dupnisa Mağarası'nı da görme fırsatı buluyoruz böylelikle..

       Rehberimizin söylediğine göre İğneada'nın ve longozun (subasar orman) en güzel ayı Mayıs'mış. O zaman tüm çiçekler açmış olup longozdaki ağaçların tüm yaprakları da büyüdüğü için bahar kendini çok güzel hissettiriyormuş. Dupnisa Mağarası'sında da yarasalar yumurtlama döneminde oldukları için mağaranın derinliklerine inemedik malesef. 15 Mayıs'tan sonra inilebilinirmiş. Sanırım en güzel zaman mayıs ortaları gibi. Yazın ise çok sinek oluyormuş. O yüzden hiç rahat gezilemiyormuş longoz.

Doğayla iç içe olmak hayata  nefes molası tadında


       Sabah 8 gibi yola çıkıyoruz. İlk durağımız İğneada'ya varmadan Dupnisa mağarası. Yaklaşık 3 saatlik bir yolun sonunda Kırklareli'nde bulunan mağaraya varıyoruz. Yarasaları görmeyi hayal ediyoruz ama malesef göremiyoruz. Çokça tahta merdiveni çıktıktan sonra bol sarkıtlı mağaranın derinliklerine doğru yol alıyoruz. İçerisi serin. Doğa müthiş. Mağarayı gezip civarındaki yeşilliklerin tadını çıkarıp bolca fotoğrafla yeniden yola koyuluyoruz.



          


       Mağaradan çıkınca yaklaşık bir saat sonra 15.00 sularında İğneada'ya varıyoruz. Hava serin. Bahar henüz uğramamış oralara. Epey acıktık.  Önceden yaptığımız araştırmalarda ünlü olduğunu öğrendiğimiz Dobro Doşli Rumeli Köfteci'sinde alıyoruz soluğu. Meydanda hoş, eski bir mekan. Köftesi güzel. Piyazı da sevdik.




Uzaklarda görünmez fener :)


Limanköy'e bayıldık

Bu yemyeşil ev konuk evi ve kitaplıkmış.


      Enerji topladığımıza göre artık gezme vakti. Limanköy sahile feneri görmeye gidiyoruz. Limanköy'ü çok sevdik. Sahilde gezinip fenere karşı manzarayı izleyip, köyün içine doğru yola koyulduk. Liman Restaurant'ta balık yemeliymişiz fakat biz hakkımızı köfteden yana kullandığımızdan restauranın manzarasına bakıp yolumuza devam ettik. İlerledikçe şaşırdık çünkü köyün için harika bir kafeye rastladık. Kafe Limanköy. Biz girsek mi girmesek mi diye düşünürken içeriden bir ses "Gelsenize ne duruyorsunuz ? " diye seslenince girmemek ne mümkün :) içeride Jehan Barbur çalıyor. Nasıl bir atmosfer olduğunu siz hayal edin..  Soba yanıyor, sıcacık.. Kumda Türk kahvesi sipariş verdik. Biraz ısındık. Çok iyi geldi..
     


Bulgaristan'ın Rezovo köyü hemen yanımızda
      Sıradaki yerimiz Bulgaristan'ın dibi Beğendik Köyü. Limanköy ile aralarında yaklaşık 20 dakika var diyebilirim. Hemen sahile indik ve yeşile, doğaya, denize, kumsala hayran olduk. Gün batımına denk geldiğimiz için hava öyle güzeldi ki.. Bulgaristan'ın Rezovo köyü öyle yakın ki. Sahilden görmek mümkün.


















    Güneşi batırdık. İlk gün böylelikle son buldu. Hem biraz üşümüştük hem de yorulduk. Otelimize yerleştik. İğneada Parlak Resort Otel'de konakladık. Genel anlamda memnun kaldık diyebilirim.

Mert Gölü


Yeni gün planında Longoz Ormanlarını rehber eşliğinde gezmek var. Rehberimizi kaldığımız otelden ayarladık. Bu konuda oldukça şanslıydık. Rehberimiz oranın yerlisi olduğu için bizi her konuda bilgilendirdi. 3 saat sürecek serüven saat sabah 11 gibi başlamış bulunuyor. Gitmeden önce Longoz Ormanlarını biraz araştırmanızı tavsiye ederim. Çok bölümden oluşuyor. Mert Gölü ve çevresini ilk gün biraz görme fırsatı bulduğumuzdan tercihimizi orman içi gezmesinden yana kullandık ve Şahin Dere ve Longozunu gezdik. Bol oksijenin içinde zaman zaman engeller aşarak çıtır çıtır yaprak sesleriyle neredeyse üç saat yürüdük. Ruhumuza bir armağandı bu. Mayıs ayında olsaymış bu yürüyüşümüz ağaçlardan gökyüzünü göremezmişiz.





                                          



          
























   Bu güzelliklere veda etmek zor oldu tabi ama epey yorulduk. Ayaklarımız çamur içinde, artık longoza ve İğneada'ya veda vakti. Sıradaki mekanımız ise Kıyıköy. Oradan başka bir zaman daha detaylı bahsedeceğim. Hava biraz kapıyor. Dönüş yolumuza bir sürü ama bir sürü gökkuşağı eşlik ediyor. Biz harika bir hafta sonu yaşamış olmanın mutlululuğuyla İstanbul'a doğru yola çıkıyoruz. Böyle ufak aralar yenilenmeye birebir. İstanbula çok uzak olmayan bu destinasyonlar hayatımıza sıkça yer verilmeli diye düşünüyorum. Doğanın daha da canlandığı başka vakit yine gelir miyiz bilinmez ama biz longoz gezimizden büyük keyif aldık ve herkese şiddetle tavsiye ediyoruz. Mutlu tatil planlarınız olsun :)





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder