29 Haziran 2015 Pazartesi

Ramazan Postası




                             KOCAMAN BİR GÜLÜCÜK



   Yepyeni bir haftanın ilk gününden herkese selamlar:) Ara ara yağan minik yağmurlar, gök gürültüleri ve zaman zaman gelen toprak kokusu eşliğinde yine bir şeyler yazıyorum ben. Biraz evvel Yonca Tokbaş'ın köşe yazısını okudum. Her okuduğumda beni heyecanlandırır yazıları yine öyle oldu. Kafa tatilinden bahsediyor. Bedenimizin, ruhumuzun ve kalbimizin öyle ihtiyacı var ki böyle bi molaya. Hiç bir şeyi kendimize dert etmeden, huzur dolu ve şikayet etmeyen insanların yanında, sadece içimizden gelenleri yapacağımız bi kaç güne hepimizin ne de çok ihtiyacı var.


   Ben şu aralar ruhunu fazlaca dinlendirenlerdenim. Kafa tatili, gülüşüme, ruhuma, aklıma ve en çokta cildime çok ama çok iyi geldi. Tüm bunlar olurken kendim için gerçekleştirdiğim aktivitelerin gücünü unutmamakta fayda var. Onlar olmasaydı olmazdı:) Bu aşamada hiç yalnız olmadım. En büyük destekçim ise biricik kardeşim Ceyda idi. :)


1) Boyama kitabı: Daha önceki yazılarımda yetişkinler için olan boyama kitabı Esrarengiz Bahçe'yi hemen temin etmeliyim diye bahsetmiştim. Ve rengarenk boya kalemleri de tabi. Ceyda, annem ve ben kendimizi öyle kaptırdık ki boyamaya bu renkli dünya bizi çabucak sardı sarmaladı. İtiraf etmeliyim ki annem çabuk sıkıldı. Biz tam gaz boyamaya devam. Terapi gibi resmen bağımlılık yapıyor. Çok güzel boyayan kişiler var. Araştırmaya da devam tabi bi yandan. Olmazsa olmaz. Bence en kısa sürede kendinize boyama kitabı ve boya kalemleri temin etmelisiniz. Biz söylüyoruz:)



 




2) Salatalık Tohumları: Bahçe işleri hakkında hiç bir zaman bilgi sahibi olmadık. Geçenlerde Ayla teyze üzerinde olmaya yüz tutmuş çilek dolu çilek saksısı verince ve o çileklerin olgunlaştıktan sonra dalından koparıp yediğimiz de tadına doyamayınca heves ettim tabi. Ve salatalık ektim saksıya. Her gün onları suluyorum ve büyümelerini çocuğummuş edası ile keyifle izliyorum. Her gün uyandığımda ilk gittiğim yer salatalık saksılarım oluyor. Ve 4 güne kocaman oldu şekerler:)



Ekim Günü

3. gün

                                                
5. gün


3) Okuma Kitapları: Okunmaya fırsat bulunamayan, hep okumayı istediğim, hediye edilen ne kadar romanım varsa attım çantaya. Buraya gelirken zaten elbiseden çok hobi eşyalarım yer kapladı. Ne doğru bi kararmış hakikaten. Şu 10 güne 4 tane de kitap sığdı. Ceyda ve annem de eşlik ediyorlar tabi. Dönüşümlü olarak bitiriyoruz kitapları amaç okunmadık kitap kalmasın:)

   Satranç - Stefan Zweig
   Küçük Prens ( başucu kitabı )
   Ruhi Mücerret - Murat Menteş
   Kafamda Bir Tuhaflık - Orhan Pamuk ( devam hala )







4) Tatil ve Rota Planları: Bu kısım en sevdiğim. Yapmaktan hiç bıkmadığım en güzel planlar tatil planları. Hiç bıkmam. Kim bıkar ki :) Tavsiyelere açığım güzel insanlar:)


    Ben yazımı bitirine kadar kara bulutlar gitti, güneş açtı, yaz geldi resmen:) Yine içimden geldiği gibi, sakince bir yazı oldu bu. Paylaşmak güzeldir diye düşünerek son vereyim sözlerime. Kafa tatilimiz güzel, keyfimiz çakır, tatil planlarımız bol olsun:) Sağlıcakla..

25 Haziran 2015 Perşembe

Kitap Notları: Ruhi Mücerret





                                    Ruhi Mücerret





Bu kitapta anlatılanların tümü hayal mahsuludur. Umarım asla gerçekleşmezler. [M.M.]

deyince merakla okumaya koyuluyor insan. Ne olabilir ki acaba böyle diye düşündüm ama kitabın son sayfasını da okuyup kapağını kapatığımda gerçekten yazara hak verdim.

Yazar bu kitabında İstiklal Harbinin son gazisi Ruhi Mücerret'in hayatını konu alıyor. Ve Civan Kazanova'nın hayatından da sıkça bahsediyor. 

Murat Menteş'in kitaplarında sığ düşüncelere yer yok. Bazen bi cümleyi defalarca okumanız gerekebilir. Buda size doludizgin bi maceranın içimdeymişsiniz hissi veriyor. kelimeleri öyle konuşturuyor ki bazen yapmış olduğu benzetmelere hayret ediyorsunuz. Çoğu kimse Murat menteşin bu tarzına gerek olup olmadığını düşünse de, biz mi çok kafa yormamaya ve sade cümlelere alıştık diye de sormadan edemiyor insan ? 




Kitabı okurken zaman zaman bundan bi önceki okuduğum roman Alper Canıgüz'ün Cehennem Çiçeği'ndeki ahengi yakaladım diyebilirim. Ve Murat Menteşte bu Kitabı'ndan Alper Canıgüz'ün de ismini vermiş. Şaşırdım görünce. Peşpeşe okuduğumdan mı bilinmez ortak noktalar yakalamadım değil. 


Kitabı okurken sevdiğim cümleleri not ettim. Müzik ve film önerileri de edindim. Bir kaç cümleyi sizlerle paylaşayım.



" İyi bir insan olursan, psikolojik savaşları asla kaybetmezsin! "

"Çocuğunuz iyi bir yetişkin olsun istiyorsanız onu sevindirmeye bakın. " 

"Planladığı şekilde ilerleyen olaylara hayat denmez! "

"Başını omzuma yasladı! Ve evrendeki tüm taşlar yerine oturdu. " 


             


Sakin kafa ve sessiz ortamda okumanızı tavsiye edeceğim macera dolu bi roman Ruhi mücerret. Mutlu okumalar:)

4 Haziran 2015 Perşembe

Gezi Yazısı: Parklar diyarı ESKİŞEHİR






                                                             ESKİŞEHİR


       Hepinize selamlar. Tüm soğuna rağmen çok ama çok sevdiğimiz, parklar diyarı Eskişehir yazımla karşınızdayım bu sefer. Keyifle okumanız dileğimle başlıyorum:)





       Yüksek hızlı treni ilk kez kullanacak olmanın verdiği heyecan ile saat 07.30 da olan hareket saatimiz için biz daha 05.30 da yola çıkmıştık bile. Tren Pendik'ten hareket ediyor. Ne yazık ki bize oldukça uzak. Biz gara kadar ulaşımı kendi aracımız ile sağlayanlardanız. Garın hemen yanında istasyona ait bir otopark mevcut ve aklınız kalmadan tüm gün bırakabilirsiniz aracınızı. İş böyle olunca, cumartesi sabahı erken saatte yollar da açık olunca biz 06.25 gibi gara ulaşmıştık bile. Biletlerimizi yaklaşık 10 gün kadar öncesinden internetten aldık. Size tavsiyem erken davranmanız. Aksi takdirde yanyana bilet bulabilmeyi bırakın aynı vagonda bile yer bulamayabilirsiniz. İstanbul - Eskişehir arası hızlı tren fiyatları genç ve öğretmen kişi başı gidiş geliş 70 tl civarı. 




        Yaklaşık 2.5 saatlik tren yolcululuğunun ardından artık Eskişehirdeyiz:) Trenden iner inmez keskin mi keskin soğuğu karşıladı bizi Eskişehir'in. Hep öyleymiş, temkinliydik halbuki ama daha kalın giyinebilirdik diyoruz bir öz eleştiri mahiyetinde:) 




      Gar merkezde. Yürüyoruz.. Yaklaşık 5 dk daha yürümeye devam ediyoruz.
Tabiri caizse Venedik misali Porsuk Çayı karşılıyor bizi. Takıldığımızı düşündüğümüz noktalarda esnaflardan yardım alıyoruz. Oldukça yardımsever yaklaşıyorlar bize. Bu bölge Adalar diye geçiyor. Bi ada falan beklemeyin. Merkezin ismi Adalar. Porsuk Çayının her iki tarafı da güzel kafelerle dolu. Hoşunuza giden herhangi birine oturup dinlenebilirsiniz. Ayrıca Porsuk'ta sultan kayıkları ile gezinti yapmak mümkün. 





  








      Sabahın 5.30 undan beri yollarda olduğumuz için Eskişehir'e ayak basar basmaz aklımızdan geçen ilk şey kahvaltı yapmak oluyor tabi ki. Kahvaltı için tercihimiz Doyuran Kahvaltı Salonu. Yaklaşık yarım saat bekledikten sonra sıra bize geliyor. Biz çok açız diye mi yoksa gerçekten lezzetli olduğu için mi bilinmez ama öyle güzel geldi ki bize her şey:) Gözlerimiz açıldı, kendimize geldik:)) Öyle çok masanın sınırsız donatılmasını falan beklemeyin. Ürünler sabit. Ama her şey öyle taze ve lezzetli ki.. Bendeki izleri; sucuklu yumurtası müthiş ve çay çok ucuz. 4 kişilik menemenli, sucuklu yumurtalı kahvaltıya 35 tl ödeyip ve Odunpazarı evlerinin nerde olduğunu öğrenip mekandan ayrılıyoruz.







Yine yürüme mesafesinde olan tarihi dokusu ile etkileyici, birbirinden güzel evleri ile bizi mest eden Odunpazarı Evlerindeyiz. Evleri gezmeden önce Çağdaş Cam Sanatları Müzesini geziyoruz. Eskişehir'de cam sanatları ve lületaşı oldukça meşhur. Müzede camdan eserler bulunuyor. Her biri görülmeye değer. Odunpazarı evlerinin bulunduğu sokaklarda kaybolup, bol bol fotoğraf çektirip, eşinize dostunuza anı armağanı alabilirsiniz. 






                                                                      










      Odunpazarı Evlerini görmeye gelmişken; dik yokuşu tırmanıp Eskişehir'i en tepeden seyretmeden olmaz diyoruz ve Şelale Parka çıkıyoruz. Yokuş çok dik. Size tavsiyem hiç tırmanmayı düşünmeden taksiye atlamanız. Biraz içimiz ısınsın, biraz da soluklanma adına Eskişehir'e nazır çay içmeden de dönmüyoruz. Prof Dr. Yılmaz Büyükerşen 'in Eskişehir'e katkıları çok büyük. Halk, belediye başkanını çok seviyor ve çok güveniyor. Eskişehir'e öyle çok katkıları olmuş, öyle geliştirmiş ki.. Bu güzel parklar onun eseri. Eskişehir halkı çok şanslı.




      Şelale Parktan dönerken acıktığımızı hissediyoruz ve aklımız meşhur çibörekte. Çiğbörek değil bu arada Çibörek. Değişik rivayetleri var. Lezzetli börek anlamına geldiği de söyleniyor. Önceden Çirbörek yani yağlı börek olarak bilinirmiş, zamanla çibörek olarak söylenmiş. Mekan adına oldukça seçenek var. Papağan Çibörek en meşhurlarından . Fakat biz taksi şöförünün de tavsiyesi ile Eskişehir Çibörek Evi'ne gittik. Çok lezzetli, 2 tanesi bile doymak için yeterli. Porsiyonda 5 adet var tanesi 2 tl.
                 
    





       Sadece Eskişehir'e özel olan pişmaniyenin sıkıştırılmış hali kıvamında met helvanın tadına bakıp hediyelik aldıktan sonra Odunpazarı evlerinden ayrılıyoruz.

      Zaman ilerliyor. Ve geri dönüş vakti yaklaşıyor. Ama burayı görmeden gidemeyiz, gitmemeliyiz. Burası son durağımız artık. Sazova Bilim Sanat Parkı. Buraya gidebilmek için taksiye biniyoruz, Yaklaşık 20 dk. uzaklıkta. Varış yolunda daha masal şatosunu görür görmez heyecanlanıyoruz:) bol bol fotoğraf çekime gelen gelin damat dolu. Öyle kocaman bir park ki. Yemyeşil. Masal şatosunu muhakkak gezin hem de uzun uzun. Şatonun yapılış fikri oldukça etkileyici. Türkiye'nin çeşitli illerinde bulunan 7 kulenin birleşimi. Zaten İstanbullular hemen 2 kuleyi tanıyacak:) Söylemeyeceğim, siz bulun;) Sabancı Bilim Müzesini saatini kaçırdığımız için ziyaret edemedik. Bir dahaki sefere inşallah. 

              

                                                                 
 

                                                 



   Merkeze geri dönmemiz gerek. saat 18.30 suları. Tren saatimiz ise 19.42 . İlk noktamız Adalar mevkiinde kahvemizi içerek başladığımız yerde sonlandırıyoruz gezimizi. Bir daha ki gelişimizde KentParkı görüp, Porsuktaki tur teknelerine binmek istiyoruz. Bunları yapmamıza hava koşulları ve vakit engeldi.




   Ben yazarken yeniden yaşadım güzel Eskişehir'i. Umarım siz de beğenerek okursunuz ve faydalanırsınız. Benimde katkım böyle olsun Eskişehir'e. Gidin, gezin, görün bu öğrenci şehrini. Günübirlik gezileriniz arasında yerini alsın hemencik. Ama hava güzel olduğunda daha zevkli olacaktır. Güneşimiz bol olsun. Sağlıcakla...