27 Mayıs 2017 Cumartesi

Çocuk Kitabı : Cesaret Sandığı, Uyuyor musun? , Garip Bir Kuyruk


   

                                     Şermin Çarkacı



        Şermin Çarkacı'yı aslında oyuncuanne olarak çok kişi tanıyor. Benim de duymuşluğum vardı fakat gerçek anlamda tanışmamız kasım ayında katıldığım "Zeka ve Yetenek Kongresine" dayanıyor. Daha çok yeni aslında. Kongrede oyunların; çocukların zekası üzerindeki etkilerinden bahsetti ve ürettiği oyunlardan onun nasıl tatlı ve kıymetli bir anne olduğunu anladık. Öyle sıcacık bir sohbetti ki. Hatta katılımcılardan "keşke annem siz olsaydınız " gibi yorumlar bile geldi:) İnstagram hesabında tüm bu oyunları bulmak mümkün.


        Çok güzel kitapları var. Ben sadece yetişkinlere özel kitaplar yazdığını zannederken, çocuk kitapları olduğunu da görünce şaşırdım ve hemen alıp okumak istedim. Sizlere bugün o 3 kitaptan bahsedeceğim. Yine okul öncesi döneme hitap eden 3 tatlı, sıcacık kitap. Bir sıralaması yok. Devam niteliğinde kitaplar da değil. Ben arka kapakta konan sıraya göre okudum. Resimler Oya Diker'e ait.  Tilki masalları karşınızda:)
  


Cesaret Sandığı : 

  Üç kardeş tilki. Biri korkak, biri çekingen diğeri ise çok utangaç. Ulu, kocaman bir dağın eteğindeki mağarada yaşıyorlar. Annesi bir gün onlara ulu dağın tepesinde bilge kurt olduğunu ve onun cesaret sandığının olduğunu söylüyor. Tilkilerde bizim en çok ihtiyacımız olan şey cesaret. Bunu en çok biz hakediyoruz diyerek yola koyuluyorlar. Yolda en zorlu badireleri atlatıp en vahşi hayvanları geçerek bilge kurtu buluyorlar ki bilge kurtta cesaret sandığı diye bir şey yok.  Boşuna mı geldik buraya kadar diye üzülürlerken aslında asıl cesareti onlar zaten yolda gelirken kazanmışlar. :)







Uyuyor musun ? :

  Bu kitapsa hayal kurmak üzerine kurulu. Bizim kardeş tilkilerin annesinin ve babasının gözleri kapalı. Ama uyumuyor. Peki bunlar ne yapıyor diye düşünürlerken anne "hayal kuruyoruz" diye yanıtlıyor.  Kafada deli sorular? Ne ki şimdi hayal kurmak:) Anne tilki yavrularını dışarı çıkarıyor ve gökyüzüne doğru bakarak uzanmalarını istiyor. Ve yavru tilkiler artık hayal kurmanın nasıl güzel bir dünyaya kapı açtığının tadına varıyorlar ki sormayın:) Çocukların hayal gücü muhteşem. Bende bu şirin kitabı okurken çok keyif aldığımı belirtmeliyim:)







     Garip Bir Kuyruk:

  Bu kitap benim en sevdiğim oldu. Hepsini keyifle okudum ama bu kitabın mesajını çok sevdim. Bizim kardeş tilkiler çalılıkların arasında bir kuyruk görür fakat ne olduğuna anlam veremezler. Düşünürler, her türlü hayvan gelir akıllarına ama bir türlü bulamazlar. Bir süre sonra ortaya çıkan aslında bir tavşanmış. Tilkiler sorar; "Neden o kuyruğu taktın ki seni tanıyamadık bile, hem yürüyemiyorsun ? " Tavşan der ki, başka arkadaşlarım olsun istiyorum ve onlar uzun kuyruklu. Ve kuyrukları onları ısıtıyor, yağmurdan koruyordu. Ama tilkiler diyor ki, "Bizimle arkadaşlık etmen için bize benzemen gerekmiyor ki? biz seni her halinle severiz." sonra mısır koçanlı kuyruğu atıyorlar ve arkadaşlık başlıyor. Ne güzel bir noktaya değinmiş Şermin Çarkacı.


 






Şermin Çarkacı hep yazsın ve biz onun güzel dünyasında hep kendimize bir yer bulalım. Devamı gelsin bu sevimli tatlı tilki kardeşlerin. Çocuklarınıza okuyabileceğiniz kitaplar arasında küçük bir tavsiye benim söylediklerim. Ramazan'ın ilk gününden hepinize saygılar, sevgiler, keyifli okumalar..  

21 Mayıs 2017 Pazar

Çocuk Kitabı : Üç Kedi ve Bir Dilek , Yavru Ahtapot Olmak Çok Zor



Çocuk Kitapları

     Öğretmen olmanın en güzel yanlarından biri de, etrafınızda her daim çocuk kitapları olması. Bu herkes için aynı duyguyu ifade etmeyebilir tabi ama ben her çocuk kitabına denk geldiğimde hemen sanki bunu okumam gerekir diye düşünüyorum. Yaklaşık 4 yıl önce bir öğrencimin elinde gördüğüm Samed Behrengi 'nin Küçük Kara Balık kitabını okuma istediğimle başladı aslında bu sevda. Ve o gün bugündür hep hayatımdalar. Çok hızlı okunması ve bittiğinde kalpte sıcacık duygular bırakması sanırım neden çocuk kitaplarını böylesine sevmemi özetliyor.

    Bu yazımda sizlere iki kitaptan bahsedicem. Yapı Kredi Yayınlarından çıkan ikisi de Sara Şahinkanat'ın yazmış olduğu iki kitap. Aslında okuduğum kitaplar öğrencilerimin de yaşı gereği 5. ve 6. sınıf kitapları fakat bahsedeceklerim 4-7 yaş grubu çocuklar için uygun. Artık çocuk kitaplarının sadece nasihat veriyor olması istenmiyor. Anneler, öğretmenler vs. çocuklarına veya öğrencilerine hayal gücünü geliştiren ve düşüncelerine bambaşka kapılar açan kitapları tercih ediyor.

Üç Kedi ve Bir Dilek:

   Bu kitap gerçek dostluğu anlatıyor. Üç sevimli kedi Piti, Pati ve Pus 'un  hikayesi. Bir akşam Pus yıldız kayması sonucu tutulan dileğin gerçek olduğunu söyleyince başlıyor Pus günlerce uyumadan beklemeye. Yemeden içmeden kesiliyor, sürekli acaba bir yıldız kayar mı diye bekliyor. Piti ve Pati bu duruma çok üzülüyor ve bir çözüm üretiyorlar. Fenerle ve kömür tozuyla sahte yıldız kaymasını gerçekleştiriyorlar ve Pus bu duruma çok sevinip dileğini tutuyor. Meğer o günlerdir uykusuz kaldığı dileği neymiş biliyor musunuz ? Bir ömür Piti, Pati ve Pus 'un dost kalmaları. Bu duyan Piti ve Pati çok mutlu oluyor ve bir ömür mutlu mesut yaşıyorlar. Tam o sırada gerçekten yıldız kaymaz mı :)

  Sara Şahinkanat'ın yazdığı Ayşe İnan Alican'ın resimleriyle renk bulan kitabı her akşam tekrar tekrar okumak isteyeceğine eminim çocuklarınızın. Sert kapağı sayesinde çocukların tutması ve sağlam kalması da kolaylaşıyor. Tavsiye ederim:)



Yavru Ahtapot Olmak Çok Zor:

    Yine çok keyifle okunası bir kitap. Şiir tadında yazılmış, okurken insanı gülümseten bir yanı var. Kendini olduğu gibi kabullenmek ve potansiyelinin farkını varma konulu. Sevimli ahtapot Nino sekiz kolu olduğu için giyinmeyi hiç sevmiyor ve çok mutsuz. Özellikle de kışın eldiven, kaban giymek onu çok yoruyor. Annesine her gün şikayet ediyor niye ben bir yılan balığı değilim öyle olsaydım giyinmem çok kolay olurdu diye sitemlerde bulunuyor. Bir gün okula giderken normalden fazla olan trafik dikkatini çekiyor ve bir olay olduğunu farkediyor. Yılan balığının yuvası yıkılmak üzere, yolu kapamış, yavruları altında kalabilir. Nino, sekiz kolu sayesinde hiç çekinmeden tüm yumurtaları kurtarıyor. O an çatlayan yumurtalar Nino'ya teşekkür ediyor. Ve artık Nino iyi ki ahtapotum diye seviniyor bu iyiliğe sebep olduğu için. Çünkü kolları olmasaydı balık yumurtalarını kurtaramazdı:)

 
 Resimler Feridun Oral' a ait.


   Kitap, çocuğun en büyük hazinesi, ne büyük güzelliği. İlla çocuk olmak gerekmiyor. Keyifle herkesin okuyacağı ve önerebileceği bu kitaplar için Sara Şahinkanat'a teşekkürü borç biliriz.

Keyifli okumalar ! :)

6 Mayıs 2017 Cumartesi

Gezi : İĞNEADA - LONGOZ ORMANLARI





                   İĞNEADA - LONGOZ ORMANLARI



            Hani hep aklınızdadır, gitmek isterseniz, fırsat olmaz, ertelenir.. İşte bizde de İğneada hep böyle bir yer olarak kalacak sanırdım ta ki 2017 Nisan ayının son günlerine kadar.

           Hep Bukla Tur ile gitmeyi istemiştik. Orman içinde gezeceğimiz için bolca muhakkak bir rehbere ihtiyaç duyacaktık kaybolmamak adına. En mantıklısı turdu fakat o hafta sonu Bukla Tur İğneada turunu iptal edince, bizim de Ramazan'a kadar tek boşumuz o hafta sonu olunca iş başa düştü ve planlar başladı bende. Tur ile gitmediğimize seviniyorum bir yandan da. Araçla gidince civar köyleri ve Dupnisa Mağarası'nı da görme fırsatı buluyoruz böylelikle..

       Rehberimizin söylediğine göre İğneada'nın ve longozun (subasar orman) en güzel ayı Mayıs'mış. O zaman tüm çiçekler açmış olup longozdaki ağaçların tüm yaprakları da büyüdüğü için bahar kendini çok güzel hissettiriyormuş. Dupnisa Mağarası'sında da yarasalar yumurtlama döneminde oldukları için mağaranın derinliklerine inemedik malesef. 15 Mayıs'tan sonra inilebilinirmiş. Sanırım en güzel zaman mayıs ortaları gibi. Yazın ise çok sinek oluyormuş. O yüzden hiç rahat gezilemiyormuş longoz.

Doğayla iç içe olmak hayata  nefes molası tadında


       Sabah 8 gibi yola çıkıyoruz. İlk durağımız İğneada'ya varmadan Dupnisa mağarası. Yaklaşık 3 saatlik bir yolun sonunda Kırklareli'nde bulunan mağaraya varıyoruz. Yarasaları görmeyi hayal ediyoruz ama malesef göremiyoruz. Çokça tahta merdiveni çıktıktan sonra bol sarkıtlı mağaranın derinliklerine doğru yol alıyoruz. İçerisi serin. Doğa müthiş. Mağarayı gezip civarındaki yeşilliklerin tadını çıkarıp bolca fotoğrafla yeniden yola koyuluyoruz.



          


       Mağaradan çıkınca yaklaşık bir saat sonra 15.00 sularında İğneada'ya varıyoruz. Hava serin. Bahar henüz uğramamış oralara. Epey acıktık.  Önceden yaptığımız araştırmalarda ünlü olduğunu öğrendiğimiz Dobro Doşli Rumeli Köfteci'sinde alıyoruz soluğu. Meydanda hoş, eski bir mekan. Köftesi güzel. Piyazı da sevdik.




Uzaklarda görünmez fener :)


Limanköy'e bayıldık

Bu yemyeşil ev konuk evi ve kitaplıkmış.


      Enerji topladığımıza göre artık gezme vakti. Limanköy sahile feneri görmeye gidiyoruz. Limanköy'ü çok sevdik. Sahilde gezinip fenere karşı manzarayı izleyip, köyün içine doğru yola koyulduk. Liman Restaurant'ta balık yemeliymişiz fakat biz hakkımızı köfteden yana kullandığımızdan restauranın manzarasına bakıp yolumuza devam ettik. İlerledikçe şaşırdık çünkü köyün için harika bir kafeye rastladık. Kafe Limanköy. Biz girsek mi girmesek mi diye düşünürken içeriden bir ses "Gelsenize ne duruyorsunuz ? " diye seslenince girmemek ne mümkün :) içeride Jehan Barbur çalıyor. Nasıl bir atmosfer olduğunu siz hayal edin..  Soba yanıyor, sıcacık.. Kumda Türk kahvesi sipariş verdik. Biraz ısındık. Çok iyi geldi..
     


Bulgaristan'ın Rezovo köyü hemen yanımızda
      Sıradaki yerimiz Bulgaristan'ın dibi Beğendik Köyü. Limanköy ile aralarında yaklaşık 20 dakika var diyebilirim. Hemen sahile indik ve yeşile, doğaya, denize, kumsala hayran olduk. Gün batımına denk geldiğimiz için hava öyle güzeldi ki.. Bulgaristan'ın Rezovo köyü öyle yakın ki. Sahilden görmek mümkün.


















    Güneşi batırdık. İlk gün böylelikle son buldu. Hem biraz üşümüştük hem de yorulduk. Otelimize yerleştik. İğneada Parlak Resort Otel'de konakladık. Genel anlamda memnun kaldık diyebilirim.

Mert Gölü


Yeni gün planında Longoz Ormanlarını rehber eşliğinde gezmek var. Rehberimizi kaldığımız otelden ayarladık. Bu konuda oldukça şanslıydık. Rehberimiz oranın yerlisi olduğu için bizi her konuda bilgilendirdi. 3 saat sürecek serüven saat sabah 11 gibi başlamış bulunuyor. Gitmeden önce Longoz Ormanlarını biraz araştırmanızı tavsiye ederim. Çok bölümden oluşuyor. Mert Gölü ve çevresini ilk gün biraz görme fırsatı bulduğumuzdan tercihimizi orman içi gezmesinden yana kullandık ve Şahin Dere ve Longozunu gezdik. Bol oksijenin içinde zaman zaman engeller aşarak çıtır çıtır yaprak sesleriyle neredeyse üç saat yürüdük. Ruhumuza bir armağandı bu. Mayıs ayında olsaymış bu yürüyüşümüz ağaçlardan gökyüzünü göremezmişiz.





                                          



          
























   Bu güzelliklere veda etmek zor oldu tabi ama epey yorulduk. Ayaklarımız çamur içinde, artık longoza ve İğneada'ya veda vakti. Sıradaki mekanımız ise Kıyıköy. Oradan başka bir zaman daha detaylı bahsedeceğim. Hava biraz kapıyor. Dönüş yolumuza bir sürü ama bir sürü gökkuşağı eşlik ediyor. Biz harika bir hafta sonu yaşamış olmanın mutlululuğuyla İstanbul'a doğru yola çıkıyoruz. Böyle ufak aralar yenilenmeye birebir. İstanbula çok uzak olmayan bu destinasyonlar hayatımıza sıkça yer verilmeli diye düşünüyorum. Doğanın daha da canlandığı başka vakit yine gelir miyiz bilinmez ama biz longoz gezimizden büyük keyif aldık ve herkese şiddetle tavsiye ediyoruz. Mutlu tatil planlarınız olsun :)